Tarihsel yapıların restorasyon ve konservasyon çalışmaları sırasında jeofizik yöntemlerin kullanılması, çalışmalara önemli bir temel sağlamaktadır. Böylece günümüzde ayakta olan kültürel yapıların içerdiği yapısal sorunlar, bulunmamış durumdaki gömülü özellikler ve zemin-yapı ilişkisi yüksek ayrımlı jeofizik yöntemler kullanılarak saptanabilir.

Son yıllarda restorasyon ve konservasyon çalışmalarında jeofiziğin önemi daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle restorasyonu yapılacak yapının ana taşıyıcı öğelerinde ve diğer elemanlarında ortaya çıkan bilinmeyen sorunların irdelenmesi anlamında jeofiziğin önemi büyüktür. Bu amaçla yapılar içindeki yapısal sorunları ya da bilinmeyen bölmeler, odalar, eklentiler ve mezarları ortaya çıkarabilmek için sofistike jeofizik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar içinde en yaygın kullanılan yöntem jeoradar (GPR) yöntemidir. Bu yöntemle soruna uygun çözümler sağlayacak antenler yoluyla yapılacak çalışmalardan yüksek ayrımlı jeofizik sonuçlar elde edilecek ve böylece aranan hedef ya da yapısal sorun açıkça ortaya çıkarılabilecektir. Ayrıca iç mekân çalışmalarında elektrik resistivite tomografi (ERT) yöntemiyle de bu yapıların incelenmesi olanaklı olabilecektir. Eğer yapı içinde önemli metal konstrüksiyonlar yoksa, bunlar üzerinde jeomanyetik çalışmalarda bulunmakta uygun koşullarda olası olabilir. Ancak en iyi yöntem bunları tümleşik biçimde kullanmak ve ortak yorumlarla aranan özellikleri belirlemeye çalışmaktır. Ayrıca yüksek ayrımlı jeofizik çalışmalar önemli sanat eserleri üzerinde (heykel, sütun, işlemeli yapı elemanları vb) yapılacak konservasyon çalışmalarında da büyük öneme sahiptir. Böylece olası görülmeyen iç hasarlar ve/veya yapısal değişiklikler ortaya çıkarılabilir. Jeofizik restorasyon ve konservasyon çalışmaları sırasında bozucu herhangi bir etki yaratmadan problemlerin çözülmesinde kullanılan yöntemler bütünüdür.

PROJELERİ İNCELE